4 Şubat 2008 Pazartesi

KÜTÜPHANENİN EN DEĞERLİ KİTABI

Kütüphaneye girdi Selim. Görevlinin yanına gitti dosdoğru. Bir gün önce uğrayıp not aldığı kitapları isteyecek ve bir çabuk işe koyulacaktı. İşle birlikte doktorayı da götürmeye çalışmak çok yorucuydu. Hem hızlı hem de planlı olması şarttı. “Merhaba,” derken çantasından da kağıdı çıkarmaya çalışıyordu. Kafasını kaldırdığında kıvırcık esmer kadının kısılmış gözlerini kendisine diktiğini gördü. “Ben sizi tanıyorum,” dedi kadın büyülenmiş gibi.
“Normal,” dedi Selim, tatlı bir gülüşle bu hatayı bağışlayarak. “Dün de buradaydım ben.”
“Hayır hayır,” dedi kadın. “Ben sizi bir kitapta gördüm.”
Düşündü Selim. Kendisi bir kitaba bir yerden girmiş olabilir miydi?! “Yok canım,” dedi sonra. “Bir yanlışınız var.”
“Kesinlikle gördüm,” dedi kadın alt dudağını kemirip önündeki tahtaya bir şaplak indirerek. “Hem de buralarda bir yerlerde.”
Selim onun sorularından birkaç kaçamak yanıtla kurtulup kendini masalardan birine attı. İşin doğrusu, rahatsız olmuştu bu muhabbetten. Takmamaya çalışarak, kitapların üstüne eğildi.
İkinci gün içeri girdiğinde, arkada belirlediği kuytu köşeye yürürken kadın parmağıyla onu gösteriyordu yanındakilere. O tarafa bakmamak, hiç muhattap olmamak en iyisiydi. Yüzüne somurtuk bir ifade oturdu hemen.
Üçüncü gün orada, danışma bölümünde kadını görmeyince yüreğine bir ferahlık yayıldı. Allahın kaçığını kapatmışlar mıydı acaba hastaneye? Diğer görevliden aldığı tezi açtı oturunca bir çabuk. Bayağı ilerlemişti notlar alıp. Ve güm diye bir ses çıktı. Kadın, kıvırcık saçları, bilmiş gözleri, yamuk gülüşüyle tepesinde duruyordu. Masaya da bir kitap çarpmıştı.
“İşte, ben size ne demiştim.”
O yerine dönerken Selim kitabı eline aldı ve hayretle kapağında resmi olduğunu gördü. Sonra üç saat boyunca hiç durmadan okudu mırıltılar içinde. Kütüphane görevlisinin kitabı koyup uzaklaştığı bölüme geldiğinde ayağa kalktı. Kitabı sıkı sıkı tutarak çıkışa ilerledi.
“Gidiyor musunuz,” diye sordu kadın çökmüş omuzların sahibi gariban Selim’e. “Beğendiniz mi bari. Sizde kalsın biraz, önemli değil.”
Hemen sayfayı açtı Selim, orada cevap vermediğini okuyunca, aynen uygulayıp bir şey demeden dışarı çıktı.
Ve böylece kitaba göre yaşayıp kitaba göre öldü mutluluk nedir bilmeden.

Hiç yorum yok: