5 Şubat 2008 Salı

AMBULANS

Fethiye hanım yatağından kalkıp koca kıçını iyice geriye çıkararak cama doğru ilerledi ağrıdan müzdarip bacaklarıyla. Odasının duvarına yansıyan ışıkları görmüş ve o muhteşem merakına gem vuramamıştı her zaman olduğu gibi. Hızla salonun camına varıp aşağıya baktığında orada duran ambulansı farkederek “Allah Allah!” dedi ama, aslında bu olasılık aklına gelmemiş de değildi. Kaçıncıydı bu canım! Düşünürken üçüncü gece olduğunu çıkardı ve cıkcıklarını arttırarak koca gözlüklerle donattığı gözlerini aşağıdaki arabaya dikti. Öylece duruyordu işte. Ne bir hastabakıcı iniyor, ne de apartmandan birileri çıkıyordu. Bu sefer bırakıp gitmeye hiç niyeti yoktu Fethiye hanımın. İyice meraklanmış, uykusu da kaçıp gitmişti. On beş dakika boyunca, kapıları açılmadı ambulansın. Sonra da sirenlerini öttürerek çekip gitti.
Ertesi gün Fethiye hanım tüm komşuları dolaştı. Kimseden dişe dokunur bir yanıt alamayınca da iyice şaşaladı. Karşı apartmanları da araştırması lazımdı ama o gün üşendi buna. Ayrıca orada birilerine gelse onların evi önünde dururdu araba. Neyse, inşallah kimseye kötü bir şey olmamıştır diye düşünüp yemeği yaptı. Akşam televizyonun önünde uyuklamışken uzaktan kulağına dolan siren sesini duyup gözleri aralandı. Kurulmuş bir bebek gibi hemen doğruldu. Terliklerini ayağına geçirerek balkonda aldı soluğu. Yine oradaydı ambulans. Duvar saati on ikiyi beş geçtiğini gösteriyordu. Artık sabrı kalmamıştı Fethiye hanımın. Hemen üstüne hırkasını alarak aşağıya indi. O kaldırıma ayağını atar atmaz ambulansın arka kapıları da açıldı. Merak içinde yürüdü Fethiye hanım. Ambulansın içine baktı büyüyen gözleriyle. Kimse görünmüyordu. Tırmanıp ilerledi. Ara camdan şöföre bakmaktı niyeti ama birden kapılar kapanıp ambulans öne fırladı. Bir çığlık savururken düştü biçare kadın. Ellerini hiçbir yere denk getiremeyince de kafasını küt diye kapıya vurup bayıldı. Karanlık bir çabuk ele geçirmişti onu. Aklında ışıklar dönüp duruyor, bazı siluetler çevresinde dolanıyordu. Uzak seslerle çevrelenmişti. Onun hakkında konuşuyorlardı sanki…
Uyandığında hastanedeydi. Odada başka bir hasta daha olduğunu gördü başını çevirince. Her şeyi hatırlamıştı. Elini koyup ayağa kalkmak istedi ama karın kısmında inanılmaz bir acı hissedince yatağa bıraktı yine kendini. Sonra koluna bağlanmış serumları, iğneleri farketti. Ağlayacak gibi olurken müthiş bir merakla örtüyü çekti üstünden. Saçları diken diken oldu anında. Ameliyat etmişlerdi onu. Ameliyat!!! “İmdaaat!” diye avazı çıktığı kadar bağırırken her şeyi ağzına tıkarak açıldı kapı. Bir doktor yanındaki hemşireyle içeri dalıp onun yanına ilerledi.
“Hah uyanmış hastamız. Nasılsınız hanımefendi?” dedi doktor gülerek. Kadının allak bullak yüzü onu pek etkilememiş gibiydi. “Çok başarılı bir ameliyat geçirdiniz. Ama Allah için söylesenize, kim bıraktı sizi buraya? Acilin dışında baygın yatarken bulmuşlar. Anlamadık bi şey.”
Karışmış kafasıyla bir şeyler söylemeye çabaladı Fethiye hanım, fakat gıkı bile çıkmadı bir türlü.
“Tam zamanında vallahi,” diye devam etti doktor. “Kanser ilerlemeden, karnınızın belli bir bölümünü aldık. Beş gün daha gecikseydiniz sizi hiçbir doktor, hiçbir hastane kurtaramazdı.

Hiç yorum yok: